EVRAN YILANI EFSANESİ
EVRAN YILANI EFSANESİ
Yılanlar kendilerini tehlikede hissettikleri durumlar haricinde insanoğluna saldırmadıkları halde insanların en irrite olduğu ve çoğu zehirsizken insanlar tarafından en çok başı ezilen canlı olduğu bir gerçek, en azından bizim ülkede. Yılanların sevilmediği çevrede büyüyen biz çocuklar da bu yılanlardan nefret ederek ve korkarak büyüdük. Ne zaman otluk veya taşlık bir alana gidecek olsak orada yılanların bizleri sokmak için beklediğini tasavvur edip hep kendimizi korkuttuk. Başka yazılarımda anlatabileceğim epeyce yılanlı anım var. Bu yazının konusu bir efsane: Evran yılanı efsanesi...
Bu efsaneyi ilk duyduğumda ilkokul 2.sınıfa gidiyordum. Muhtemelen top oynamış ve terli terli meyveli buzlardan yerken, bizden büyük çocukların ve mahalledeki yetişkinlerin ağzından ilk kez bu yılanı duydum. Anlatılana göre bizim komşu köyün mezarlığında bu yılan görülmüş. Çok uzun -7-8 metre boyunda- sakallı, kulakları dik ve insan suratını andıran bir suratı var. Üstelik bu yılan mezarlığa yeni gömülenleri mezarın altından çekip yiyormuş. Bu kadarla kalsa iyi, nasıl bir yılansa artık kurbanda kesilecek büyükbaş hayvanları tek hamlede yutuyormuş. Çalı, çırpı, kozalak türü yakacaklardan toplamak için ormana giden köylü kadınlar da bu yılanı gördüğünü anlatmışlar. Gövdesinin çam ağacı kadar olduğu ve kimsenin bu yılanın gözlerine bakamadığı da anlatılıyor. Yani o dönemler daha yeni çıkan Harry Potter serisini izlememiştim ama izleyen birileri varmış ki Sırlar Odası bölümündeki yılanın özelliklerini çekip alarak bizim Evran yılanına yüklemiş. Olaya dini ve uhrevi boyut katmak isteyenler de bu yılanın yüz yılda bir yeryüzüne Allah tarafından gönderildiğini, günahın çok olduğu beldelerde zelzelelerden sonra görüldüğünü ekliyor. Sonradan düşününce herhalde diyorum birileri gizli kapaklı işler çeviriyordu da kimse rahatsız etmesin diye bu efsaneyi uydurdu. Bilim çağında(!) nelere inanılmıyordu ki buna da inanılmasın. Çocuk bilinçaltıma bir yılanın bu şekilde girmesi ileriki yaşlarda rüyalarda olsun, düşüncelerde olsun bu yılanla ara ara karşılaşmama sebep oldu. Ve bir gün bir kaynakta yöresel efsanevi olayları ve varlıkları okurken bu Evran yine karşımdaydı. Kaynağa göre Evran ile ilgili Denizli ilinin üç farklı yerinde üç farklı efsane kayda geçmişti.
i) Yürüyüş grubumuz PAKDOS'un etkinlik takviminde de bulunan ve bu Evran efsanesinin geçtiği ilk yer 2180 rakımlı Evran Dağı veya Evran Tepe. Kızılcabölük ve Vakıf'ın üstünde yer alan bu dağ kayaç yapısı itibariyle beyaz mermerdir. Ancak dağın eteğinden başlayarak zirveye doğru ilerleyen toprak bir şerit vardır ve bu şerit uzaktan bakılınca dağa tırmanmakta olan devasa büyüklükte bir yılanı andırır. Efsaneye göre Avdan Dağı'nda bir gün kocaman bir yılan türemiş. Bu yılan Evran yılanıymış ve topraktan çıktığı yer göl gibi çukurmuş ve belliymiş. Evran topraktan çıkınca önüne çıkan hayvan, bitki, insan ne varsa tüm canlıları yemiş. Doymayınca Denizli tarafına geçip oradaki insanları da yiyecekmiş ve bu amaçla dağa tırmanmaya başlamış. Efsane bu ya o anda Allah tarafından yılanın tepesine büyükçe bir taş düşürülmüş ve Evran yılanı ölmüş. İşte yukarıda bahsedilen ve dağın eteğinden zirvesine uzanan siyah şeridin Evran yılanının kalıntıları olduğu anlatılır.
ii)İkinci efsanemiz benim memleketime adını veren Babadağ'da geçiyor. Bir zamanlar 2308 rakımlı bu dağda Evran yılanı yaşarmış. Bu yılan insanoğluna aman vermezmiş. O kadar uzunmuş ki başı zirvede karlar arasındayken kuyruğu Tavas Ovası'ndaki köylerden birinde olurmuş. Bir gün bu yılan padişaha kireç taşıyan kırk katırlık bir kervana saldırmış. Kervanda ne var ne yok mideye indirmiş. O hararetle birde üstüne civarda akan nehirlerdeki suyu bitirene kadar su içmiş. Kireç ve su midesinde tepkimeye girince Evran yılanı yanmaya başlamış. Etrafa yayılan kokudan dolayı çevredeki köylüler aylarca evlerinden çıkamamış hatta çoğu başka diyara göç etmiş. Şimdilerde bile Evran yılanının yandığı yerde tek bir ot dahi bitmezmiş.
iii)Üçüncü ve son efsanemiz Bulkaz Dağı'nda geçiyor. Bu dağ Denizli-Uşak sınırında bir dağ. Yine diğer efsanelerdeki gibi bu devasa yaratık bu kez Bulkaz Dağı ve civarda ne var ne yok her şeyi yemiş. Bir deveyi semeriyle bile tek hamlede yuttuğunu görenler olmuş. Çevrede insan ve hayvanlar Evran yılanına yem olmaktan hiçbir türlü kurtulamıyorlarmış ve nesilleri tehlikeye girmiş. Kalan az sayıda canlının feryadını, yakarışını duyan Allah gökyüzünde kara kara bulutları toplamış. Bu bulutlar Evran canavarının üzerine öyle güçlü bir yağmur yağdırmış ki dereler, nehirler bile suyu almamış. Günler sonra hava açınca ve sular biraz azalınca etrafa nereden geldiği belirsiz dayanılmaz bir koku yayılmış. Koku selin içinde kemikleri ovaya kadar gelen Evran'ın leşinden gelmekteymiş.
Çocuk bilinçaltımda yıllarca taşıdığım bu Evran efsanesini yazılı bir kaynakta görmek beni bayağı bir etkilemişti. Ara ara açar hala okurum o efsaneleri. Evran yılanı efsanesi günün birinde gerçek olur mu bilinmez fakat bu efsanenin bazı dönemlerde arkasına sığınılabilecek çok büyük bir yı(a)lan olduğu gerçek.
KAYNAKÇA:M. Metin Türktaş / Denizli Efsaneleri ( Pamukkale Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Doktora Tezi-2012)
Hiç yorum yok