SON GÖNDERİLER

BLAUNDOS ANTİK KENTİ&CAM TERAS VE UŞAK

 BLAUNDOS ANTİK KENTİ&CAM TERAS VE UŞAK 



15.11.2021

PAKDOS ile Ulubey Kanyonu, Pepuza Antik Kenti ve Clandras Su Kemeri etkinliğinden sonra Denizli'ye dönmemiştim. 1 gün daha Uşak'ta kalacaktım. Güneş, Ulubey Kanyonlarında batmaya yüz tutmuşken üniversite arkadaşım Kerem ile Hasköy'de buluştuk. Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli. Direksiyonda Kerem, yan koltukta ben yola koyulduk. Kanyonun içinden geçen yolda çokça domuz çıkabilir tabelası vardı. Kanyondaki vahşi hayatın bayrak taşıyıcısı domuzlardı. Birçok kişinin başından araç kullanırken veya yaya olarak domuz anısı geçmişti. Arkadaşımın coğrafya öğretmeni olan babası Ulubey Kanyonu'nun uzunluğunun ve genişliğinin tespit edilmesinde yabancı akademisyenlere yardımcı olan ve araziyi karış karış gezen ekiptenmiş. 

Hava iyice kararıp da akşam olduğunda antik dönemin  Temenothyrea'sı Uşak'taydık. Akşam yemeği yedikten sonra hoş bir sohbet bizi bekliyordu. Kitap Kafe'nin ikinci katındaki en arka masaya geçtik ve geçmişi yad ettik. Duvarda, hemen yanımda Cemal Süreya'nın Üvervinka kitabı vardı. Tam da burada kitaptan birkaç dize paylaşmazsak olmaz.

"Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil"

Kitap Kafe'de epey bir süre oturduktan sonra arkadaşımın Ulubey'deki evine geçtik. Muhabbet orada da devam edecekti. Yatmak için bana ayırdığı odaya geçtiğimde şaşkınlıktan dilimi yutacaktım. Her taraf kitaptı. Evet bu gece bir kütüphanede uyuyacaktım. Yatmadan önce de bana jestleri bitmemişti arkadaşımın. Bir imza kalemi, bir omurga şeklinde ve bir de femur(uyluk kemiği) şeklinde toplam 3 kalem hediye etmişti bana. Gecenin derinliklerine gizlerle dolu Ulubey'de dalmıştım. Eğer uyku esnasında ruh bedenden ayrılıp gezmeye gidecekse bunun için en uygun yerdeydim. Ruhuma gece gece bir kanyon gezintisi iyi gelirdi.

Sabah uyandığımızda ilk işimiz Blaundos Antik Kenti'ni ziyaret etmek olacaktı. Arabayla anayoldan ayrıldıktan sonra tarlaları ikiye bölen toprak yoldan ilerledik ve antik kentin girişine ulaştık. Kazı ekibinden olduğunu tahmin ettiğimiz birkaç kişiden başka kimsecikler yoktu ortalıkta. Blaundos Antik Kenti, Uşak ili Ulubey ilçesine bağlı Sülümenli köyünün kuzeydoğusunda yer alan ve  3 tarafı kanyon şekilleriyle çevrelenmiş, korunaklı ve görkemli bir yerleşim yeri. Çok büyük bir alanı olmamasına rağmen Lidya-Frigya sınırında oldukça stratejik bir öneme sahip bir kent olan Blaundos 1833-1835 yıllarında keşfedilmiştir. O günden sonra seyyah ve araştırmacıların yanı sıra definecilerin ve talancıların da uğrak yeri olmuştur. Burada  ilk kazı çalışmaları 1995 yılında yapılmış ve sonrasında ara ara kazı çalışmaları yürütülmüştür. Mevcut kazılar ve restorasyon çalışmaları 2018'den beri Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. 

Blaundos Antik Kenti'nin eski bir fotoğrafı

Kuzey Kapı

Kuzey Kapı çizimi

Blaundos Stadyumu



Blaundos çevresi kanyon şekilleri I

Blaundos çevresi kanyon şekilleri II
(Tiyatronun da bulunduğu doğu tarafı)


Kent Kapısı yani Kuzey Kapı, kente girişin mümkün olduğu tek kapıydı ve  büyük oranda korunmuş bir yapıydı. Kapıdan geçtikten sonra ilk olarak stadyum karşıladı bizi. Tabelasından edindiğimiz bilgilere göre 37x140 metre boyutlarındaki bu stadyumda kim bilir ne tür müsabakalar yapılmıştı. Kerem ile o anlarda stadyumun ortasındaki çiğdem çiçeklerine basmamaya özen göstererek ve sabahın nemli havasını içimize çekerek ilerledik, mistik bir yolculuğa çıkmış gibiydik adeta. Çılgınca tırısa kalkan atlar, kılıç sallayan neferler, deli gibi bağıran kalabalık, henüz suyu çekilmemiş kanyonun akan suyu... Stadyumun yamaç tarafında kalan kenarından kentin biraz aşağısındaki tiyatronun kalıntılarını görmek mümkündü. Stadyumdan çıkarak kentin güneyine doğru ilerledik. Burada kentin sembolü haline gelmiş bina kalıntıları mevcuttu ve farklı açılardan bolca fotoğraflarını çektik. Antik kentin burası, oturup hayal kurmak için birebirdi. Eminim ki vakti zamanında karamsarlığa düşmüş kişiler buraya gelip bir taşa oturmuş, saatlerce kanyonun sağdan ve soldan gelen kollarının birleştiği noktaya bakarak teselli bulmuştur. 


Blaundos'un sembolü olan kalıntılar 


"Blaundos laiktir, laik kalacak!" diye haykırmak istiyorum.

Blaundoslu Selimos 

Kazı çalışmaları

Oyulmuş bir taş

Blaundos'un arka mahalleleri


Antik kentteki yapıları kendimize has esprilerle çözmeye çalışırken öğrencilerine ders anlatan akademisyenin sesi bizi biraz daha ciddiyete davet eder gibiydi. Bu esnada birkaç saattir kazı çalışmalarına devam eden ekip çay molası vermişti. Çıkardıkları parçaları bir köşede tasnif etmek için toplamışlardı. Bereket tanrıçası Demeter'e ait olduğu kabul edilen Güney Tapınak ve sütunlarının bir kısmı orijinaline uygun restore edilen Sütunlu Cadde bizi oldukça etkilemişti.  Umarım yakın gelecekte ülkenin bütçesi böylesi müstesna antik kentlerimizin yeniden ayağa kaldırılmasına uygun hale gelir. Blaundos, Anadolu'da değil de başka bir coğrafyada olsaydı ziyaretçi sayısı yüzbinleri bulurdu. Potansiyelinin  farkında, müreffeh bir toplum hayaliyle Blaundos'tan ayrıldık. 

Bir sonraki durağımız dünyanın en büyük 2.kanyonu olan Ulubey Kanyonlarının sosyal tesisleriydi. Cam teras, salıncak, çeşitli fotoğraf çekilme bölümleri, ters ev, kıl çadır ve hediyelik eşya dükkanları buradaki bazı unsurlardı. Unutmadan yazayım; buradaki WC, şu ana kadar gezdiğim turistik tesislerin WC'leri arasındaki en temiz WC idi. 

Benim gibi yükseklik korkusuna sahip arkadaşlar için cam teras ayakları titreten bir deneyim olacaktır. Cam teras için bilet aldığımızda ufaktan heyecan yapmıştım. Ayağımıza galoşları geçirip cam platforma geçince bu heyecan oldu size bir panik. Korkuluklara yaslanmak yasak olduğu halde tüm ağırlığımı korkuluklara vererek Kerem'in de teşvikleriyle cam terasın ucuna kadar ilerledim. Bir anlık sakinlesem de ani bir harekette geri gelmek üzere saklanmıştı paniğim. Bu sırada Kerem karşımızda görünen Azar Tepesi ile ilgili bir şeyler anlattı. Kanyon içinde zamanla arazi motorlarıyla safariler düzenlendiğini de ekledi. Cam terasa ufak ufak alışmıştım. Az önce benim yaşadığım duyguları yaşayan bir çift de gelmişti şimdi cam terasa. Artık korkuluklara tutunma isteğim gitmişti. Kanyonun içindeki derenin siyah renkli akan suyu dikkatimi çekti. Bu, deri fabrikalarının atıklarının eseriydi. Böyle bir anlayışta turizmi geliştirmek pek mümkün görünmüyordu. ABD'deki Grand Canyon ile mukayese ettiğimiz Ulubey Kanyonu'na 2017 yılında sadece 30 bin turist gelmişken bu sayı Grand Canyon için 6.25 milyon turisttir. Anlayış değiştiğinde ülkemizdeki tüm turistik yerler gibi buranın da makus talihinin dönmesi ümidiyle elinde testi tutan kadın heykelini selamlayarak buradan ayrılıyoruz. 


Cam terastakilerden misiniz ?

Cam terastan kanyon manzarası


Titreyen ayaklar

Elinde testi tutan kadın heykeli


Kerem beni kısa bir süre için belediyenin yaptığı bir başka tesise götürüyor. Anlattığına göre burası maliyetini karşılamayan hatta kafeteryaları bile zarar eden bir işletme. Kanyon manzarasına karşı konaklanabilecek bungalov evler, oyun parkları ve kimsenin binmediği zipline kaderine terk edilmiş halde burada duruyordu.

Vakit gün ortasına gelmek üzereydi. Ulubey'den ayrılıp Uşak şehir merkezine doğru yol aldık. Sağ tarafımızda yılan hikayesine dönen Ankara-İzmir YHT hattının buradaki şantiyesi vardı. Yol boyunca Kore'de bir yarışmada söylenen "rolling in the deep" şarkısını dinledik. Kore demişken Kerem'in Korelilerle bir anısı var ve kendisi şöyle anlatıyor: 

" O gün işten erken çıkmıştım. Ulubey Özlem Turizm aracıyla eve dönüyordum. Şoförle İngilizce anlaşmaya çalışan iki kişi gördüm. Korelilerdi. Onlar şoförle anlaşamayınca devreye ben girdim. Ulubey'e varınca Korelilerin eşyalarını indirmeye yardım ettim. Koreliler bana sen İngilizce biliyorsun bizi gezdir dediler. Bunun üzerine gidip arabayı alıp geldim. Gezilebilecek yerleri gezdirdim. Koreliler acıkmıştı ve tekrardan Uşak merkeze gittik yemek yemeye. Yolda gitarla kendi yöresel şarkılarından çalıp söylediler. Daha sonra onları otogara bıraktım, İzmir yönüne gittiler."

Biz de akşam yemeği için değil belki ama öğle kahvaltısı için an itibariyle Uşak merkezdeydik. Aracı park ettikten sonra kahvaltı edeceğimiz Mutfak isimli mekanı konumlardan araya araya bulduk. Hoş olmasının yanında oldukça kalabalık bir mekandı. Kahvaltımız birkaç saat sürdü. 1 lokma 2 muhabbet örüntüsünü devam ettirdik. Hesabı öderken kasiyerin arkasındaki kırmızı-siyah Uşakspor atkısı dikkatimizi çekti ve birbirimize bakıp güldük. Şu sıralar pek ilgilenemediğim devasa atkı koleksiyonum için üniversite yıllarında Kerem bana bu atkının aynısından getirmişti. Okuldan sonra bir buluşmamızda bana vermişti ve ben de boynuma takarak Afyon sokaklarında yürümüştüm. Bir müddet sonra etrafımızı birkaç serseri kılıklı genç sardı ve atkıyı çıkarmamızı, bu atkıyı burada takmanın yasak olduğunu söylediler ve boynumdaki atkıyı alıp uzaklaştılar. Olaydan hiçbir şey anlamamıştık. Meğerse Afyonspor ve Uşakspor taraftarları kanlı bıçaklı düşmanmış. Koleksiyonumda o atkının yeri hiç dolmayacak.

Kahvaltıdan sonra sıra müzeleri gezmeye gelmişti. Uşak Müzesi'nin oraya aracı park ettik ve müze önündeki lokomotifleri inceledik. 1942 ve 1938 üretimi iki lokomotif vardı yanılmıyorsam. Günlerden pazartesi olduğu için müzenin kapalı olma ihtimali yüksekti ama yine de şansımızı deneyecektik. Müzenin bahçesinde biri otları çöpleri ateşlemiş büyük bir ateş yakmıştı. Ben de o anda incelediğimiz lokomotiflerden birini fotoğraflıyordum. Acele acele bir yere giden bir vatandaş koşmaktan sesi titrek çıktığı halde şunları söyledi: " Arkadaki dumanı tam trenin bacasına denk getir, trenden çıkıyor gibi gözüksün!" Şok olmuştum. Acele bir yere koşan bu amca perspektif Hızır'ı mıydı yoksa? 

Müzenin bahçesindeki lokomotif 

Karun Hazineleri'nin de sergilendiği Uşak Müzesi


Müzenin kapalı olduğunu öğrendikten sonra biz de güneşli havanın keyfini çıkartmak için birer kahve alıp Atapark'a namı değer Borulu Park'a oturduk. Kahvelerin ödemesini yaparken Kerem'in kartının pos cihazı içinde kırılması dışında bir sorunumuz yoktu. Çimler hafif nemli olsa da pek bir rahatsız etmiyordu. Kahve ve muhabbet aldı yürüdü. Zamanın nasıl aktığının farkına varmamıştık ve ayrılık vakti gelmişti. Ama Uşak'a tekrar gelecektim. Müzeler ve Taşyaran Vadisi bugüne kısmet değilmiş. 

Uşak'a veda ederken sevgili Kerem'e çok teşekkür ediyorum. En yakın sürede tekrar görüşeceğiz. 


Hiç yorum yok

'; (function() { var dsq = document.createElement('script'); dsq.type = 'text/javascript'; dsq.async = true; dsq.src = '//' + disqus_shortname + '.disqus.com/embed.js'; (document.getElementsByTagName('head')[0] || document.getElementsByTagName('body')[0]).appendChild(dsq); })();