UZUN BİR HİKAYE
UZUN BİR HİKAYE'NİN ARDINDAN
15.12.2021
Denizli'de yağmurlu ve çok özel bir gün... Kişisel resim sergisi açan Bahar Bilici Öztürk öğretmenimin sergisine gideceğim. Sabah saatlerinde sosyal medyadan Bahar öğretmenin bugün sergi salonunda olamayacağını öğreniyorum ve üzülüyorum. Yine de sergiye gideceğim. Çünkü yağmur var, tıpkı serginin kısa tanıtım videosundaki gibi bir yağmur...
Sergi salonuna doğru yola koyulmuşken yine sosyal medyadan Bahar öğretmenin okuldan öğrencileriyle sergiye geldiğini öğreniyorum ve çok mutlu oluyorum. Adımlarıma şevk geliyor. Giriş kapısının yerini yanlış hatırladığım için belediye binasının etrafında bir tam tur dönüyorum. Kapüşonumu başımdan çıkarıp elimle saçlarımı şöyle bir düzelttikten sonra sergi salonunun kapısından içeri adımımı atıyorum. Bahar öğretmeni ve öğrencilerini masanın etrafında bol kahkahalı bir muhabbetin içinde buluyorum.
"Seni tanıyorum. Tanıyor muyum ?" diyerek jest ve mimikleriyle ayağa kalkıyor Bahar öğretmen. Ben de maskemi indiriyorum ve kendimi tanıtıyorum. Her sene yüzlerce öğrenci mezun eden öğretmenimizin 6 sene önce mezun ettiği birini sadece sima olarak anımsaması çok doğal. Bahar öğretmenin dersine haftada sadece 40-45 dakika girebiliyorduk o da koştur koştur. Bahar öğretmen öğrencileriyle Düzce anılarını paylaşadursun ben ufaktan sergiyi gezmeye ve sevgili öğretmenimizin uzun hikayesine başlıyorum. Hiç gezmemiş olanlar ve gezmeye doyamayanlar şöyle buyursunlar efendim:
Onlarca sanatseverin 10-16 Aralık tarihleri arasında Turan Bahadır Sergi Salonu'nda ziyaret ettiği 93 parçadan oluşan sergi, Bahar öğretmenimin 4 senelik emeğinin sonucu ortaya çıkıyor. Her eserin tabi ki müthiş hikayesi vardır bundan eminim çünkü Bahar öğretmenin doğası bu. Son resimdeki "Ben Şimdi Ne Yapacağım" isimli eserin hikayesinin anlatılabilir kısmını Bahar öğretmen sosyal medya hesaplarında anlattı. Hikayesi, okuduğum lise olan Mustafa Kaynak Anadolu Lisesi'ne de dayandığı için bu eseri de oldukça özel bir yere koyuyorum hafızamda. Benimle aynı anlarda sergiyi ziyaret eden bir hanımefendi "Ben Şimdi Ne Yapacağım" da Van Gogh'un "Yıldızlı Gece" tablosundan esintiler gördüğünü söyledi. Haksız sayılmazdı. Ben de esere uzun uzun bakınca bir kurt gördüm desem herhalde deli damgası yemem. Konu Van Gogh'tan açılmışken Sunay Akın'ın Ay Hırsızı kitabından öğrendiğim bir kıssayı paylaşayım sizlerle:
Göz doktoru Marie, Van Gogh'un kendi portrelerini yaptığı tabloları üstünde çalışır. Herkes bu tablolarda ressamın kesik kulağına odaklanırken Dr. Marie gözlerine yoğunlaşır ve bir göz bebeğinin öbüründen büyük olduğunu görür. Bu durum glokom hastalığının en tipik belirtisidir. Dr. Marie'nin teşhisinden yıllar önce Bedri Rahmi Eyüboğlu gördüğü bir rüyayı "Van Gog " şiirinde anlatır:
“Dün gece Van Gog'u gördüm rüyamda
Ağlıyordu
Gözünün üstünde bir pamuk
Pamuktan kan sızıyordu
Dün gece Van Gog'u gördüm rüyamda
Ağlıyordu
Bir kulağını kesip arkadaşına götürmüştü
Ama kulağı değil
Gözleri kanıyordu
Dün gece Van Gog'u gördüm rüyamda
Ağlıyordu.”
1953 yılında birkaç gün Denizli'de bulunan ve Denizli'ye hayran kalan, Denizli'de kurulan pazarın bir ressam için nimet olduğundan bahseden Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun dizelerini okuduk ve Van Gogh'a tanıyı koyduğuna şahit olduk. Ara ara bölüyorum sergiyi kusuruma bakmayın.
Bu güzide serginin bir kitabını yazıyor olsaydım şüphesiz en kıymetli öykülerinden biri de Bahar öğretmenimin serginin 5.gününü kapatan sosyal medya paylaşımındaki hikaye olurdu. Bahar öğretmen daha 17-18 yaşlarında. Kan tahlili verebilmek için hastaneye gidiyor. Hemşirelerin damar yolu arama çalışmalarından dolayı kolları delik deşik olmuş haldeyken hastane koridorlarında hep aynı imzayı taşıyan resimleri görüyor. O resimlerin sahibi ressam Gürcan Ekici'dir. Yıllar sonra o kolları delik deşik kız çocuğu ile Gürcan hoca bir sergi vesilesiyle tanışacak ve beraber tüm duvarları resimlerle donatacaklardır.
Sergi beni alıp başka alemlere götürmeye devam ediyor. Otoetnografi ile yapılan resimler gerçekten çok canlı ve sizi bir anda içine çekiyor. Bahar öğretmen otoetnografi ile ilgili ne diyor kulak verelim : "Otoetnografi öz tarihçesinizdir. Konuyu dışarıda aramamak lazım, konu sizinle birlikte. Sanat eserlerinin özgünlüğü de buradan kaynaklanıyor."
Bahar öğretmenim ile Mustafa Kaynak yıllarından bahsediyoruz biraz. Neler neler yapılmıştı o okulda Bahar öğretmen önderliğinde. Okulun koridorları başlı başına sanat galerisidir zaten. Her sene yüzlerce resimle okulun giriş katında sergiler açılırdı. Kostüm, sahne ve dekor tasarımlarında da çıta Allah-ü Ekber dağlarına çıkartılmıştır. Haldun Dormen'in Hisseli Harikalar Kumpanyası okulda ve Denizli'nin çeşitli sahnelerinde oynandıysa bunda Bahar öğretmenin arka plandaki çalışmalarının payı büyüktür. Yine mezunlar için yapılan andaçlar kimin eseri dersiniz ? Mustafa Kaynak Anadolu Lisesi ve Bahar Bilici Öztürk birlikteliğine şahit olduğumuz 4 senede yapılanlar "Özel Güzel Sanatlar Koleji" seviyesinde işlerdi. Yoksa başka bir okula tayini çıktığında oraya neden konvoy eşliğinde götürülsündü bir resim öğretmeni ?
Sergi salonunun yan duvarlarındaki orta ve büyük boyutlardaki resimlerin hepsini inceledim. Şimdi salonun ortasındaki daha küçük boyutlardaki çalışmaları inceleme vakti. Zihnim rengarenk olmasının yanında biraz da karışık durumda. Duygusal, sanatsal ve hikayesel bir yoğunluk yaşıyorum. Bu esnada Bahar öğretmenin Hakkı Dereköylü Güzel Sanatlar Lisesi'nden öğrencileri eserlerin büyük çoğunluğunun satıldığından bahsediyor. Sanata ve sanatçıya hak ettiği değerin verildiğini duymak -hele ki mevcut ekonomik şartlarda- çok güzel bir haber oldu.
Sergiyi gezmeyi yeni bitirmiştim ki kapıdan kim girse iyi ? Yine Mustafa Kaynak Anadolu Lisesi'nden çok değer verdiğimiz biyoloji öğretmenimiz Mehtap öğretmen. Eşiyle beraber gelen Mehtap öğretmenin vakti kısıtlı olduğu için bir yandan sergiyi geziyor, bir yandan benimle muhabbet ediyor. Geçenlerde Mehtap öğretmenin oğlunun basketbol maçını yönetmiştim ondan bahsediyorum. Devamında eskilerden bahsediyoruz kısıtlı süremizde. Vefadan bahsediyoruz. Mehtap öğretmen deli doludur, çılgındır, derste sesini yükseltirken bile bir nükte katar işin içine. Ve Mehtap öğretmen derslerinde "Krebs Döngüsü "nü anlatırken okların ucunu keskin değil de yumuşak çizer, çünkü kimseyi incitmek istemez o. Mehtap öğretmen ayrıca ciddi anlamda şiirini okuduğum ilk şairdir diyebilirim. Daha Nazım'ı, Sabahattin Ali'yi, Edip'i tanımadan, bilmeden okul dergisinde onun şiirini okumuştum:
"İçimde bir çocuk vardı,
İsimsiz bir çocuk...
Acılarla ve korkularla büyütülmüş bir çocuk.
Yoklukların ve yasakların büyüttüğü bir çocuk.
...
Yaşamak istedi yok olmuşçasına
Ve ölmek istedi sonsuzluğu yaşamışçasına
Mehtap Yıldız
Biyoloji öğretmeni "
Hatıralar tüm ağırlığıyla gelip oturmuşken sergi salonunun orta yerine Mehtap öğretmenin ayrılma vakti geldi. Hatıra fotoğrafı çekildikten sonra Mehtap öğretmen ve eşi salondan ayrıldılar. Mehtap ve Bahar öğretmenlerimle fotoğraf çekilirken nedense aklıma Nazım Hikmet ve Abidin Dino geldi. Hani diyor ya büyük şair Nazım şiirinde " Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin ? " diye, büyük ressam da aynı şiirsellikte cevap veriyor: "Buna da ne tual yeterdi; ne boya..."
İşte bu çekildiğimiz resim de öyle bir resim oldu benim için...Mutluluğun resmi, içindeki MKAL ruhunu anlatmaya ne tuvalin ne boyanın yeteceği mutluluğun resmi...
Ressam Bahar Bilici Öztürk...Bugün ne güzel bir gün oldu sayenizde!
Bu sergiye gelmemi sağlayan 10 sene önceki dönüm noktasına da değineyim kısaca. Ortaokul bitip de liseye geçeceğimiz yaz ben tercihlerimi çoktan kağıda yazmış sisteme işlemesi için müdür yardımcısına vermiştim. Müdür yardımcısı 6.sıraya yazdığım Mustafa Kaynak Anadolu Lisesi'ni 3.sıraya ısrarla yazdırttı bana. O gün tercih sıramı değiştirmeseydim ne Bahar öğretmenden haberim olacaktı ne de sergiden.
Ressam Bahar Bilici Öztürk! Artık dilim de zihnim de alıştı bu unvana ve de size çok yakıştı. Lisede kitaplarımıza ve defterlerimize bir pastanın üzerine konmuş sinekler çizerek resim kariyerine başlayan bir sanatçı adayına örnek oldunuz bu sergiyle. Kendisi gelemese de çektiğim resimlerden sergiyi gezdi ve gelecekte bir gün kendisinin de sergisi olacağı hayalini kurdu. Gelemeyenlere dahi ne hayaller kurdurtan bu sergi gelenlere neler yaşatmıştır kıyas buyuralım.
Yazıma son vermeye yaklaşmışken; sevgili öğretmenim ressam Bahar Bilici Öztürk, size çok ama çok teşekkür ederim. Emeğinize, yüreğinize ve hayal gücünüze sağlık. Fırçanız hiç kurumasın. Kendinizi tur rehberi gibi hissettiğinizden bahsetmiştiniz ziyaretçilere sergiyi gezdirirken ve eklemiştiniz, her sene sergi yapmalıyım diye. Bizler her sene o sergiye geleceğiz öğretmenim. İyi ki varsınız, iyi ki bizim öğretmenimizsiniz. Yağmur hafif hafif çiselerken müthiş duygular içinde ayrıldım sergi salonundan ve bir müddet ıslak kaldırımlarda yürüdüm.
-SON-
Hiç yorum yok