SON GÖNDERİLER

ALMANYA BİZİ KISKANIYOR


 ALMANYA BİZİ KISKANIYOR


Geçtiğimiz haziran ayında yazar Ahmet Ümit'in son romanı Kayıp Tanrılar Ülkesi'ni çıkar çıkmaz okudum. Yazar mitoloji, arkeoloji ve polisiyeyi ustaca harmanlamış ve bizi Pergamon'da tarihsel bir yolculuğa çıkarmış. Bu yazı romanda da sıkça adı geçen Zeus Sunağı ile ilgili olacak, başlığa bakarak sakın güncel siyasetin bataklığına düşeceğimizi zannetmeyin.


Zeus Sunağı ya da diğer ismiyle Zeus Altarı Almanya'ya taşınmadan önce günümüz İzmir'inin Bergama ilçesindeki Pergamon antik kentindeydi. Sunağın Almanya'ya taşınma hikayesi 1864-65 yıllarında İzmir-Aydın bölgesinde çalışan ve asıl mesleği yol mühendisliği olan Carl Humann'ın akropolde gezerken Zeus Sunağı'nın duvarlarındaki bazı friz parçalarını tesadüfen bulup, bulduğu parçaları incelenmek üzere ülkesine yollamasıyla başlamıştır. 1877-78 yıllarında yapılan kaçak kazılarda Zeus Sunağı tam anlamıyla gün yüzüne çıkartılmış ve 1886 yılına kadar belli aralıklarla, parçalar halinde, sandıklara konularak gemilerle Almanya'ya götürülmüştür. Daha sonra 1900'lerin başında sunağın rekonstrüksiyon işleri tamamlanmış ve sunak 1930'larda Almanların müzeciliğinin 100.yılında ziyarete açılmıştır. Zeus Sunağı'nın keşfedilmesinin ve Almanya'ya götürülmesinin hikayesi kabaca buydu. 


Zeus Sunağı'nı ait olduğu yere getirmek için çalışmalar yapılmamış mıdır ? Evet yapılmıştır. 1990'lı yıllara gelindiğinde dönemin Bergama Belediye başkanı Sefa Taşkın, ekibi ve birtakım Bergamalı gönüllüler Zeus Sunağı'nı anavatanına getirmek için çalışmalar başlattı ve hatta Berlin Pergamon Müzesi önünde eylem yaptılar. Fakat Almanlar'ın verdiği şu cevap o kadar ağır dı ki: "Zeus Sunağı'nı size geri verirsek inşaat işlerinizde kullanırsınız." 


İşte bu yanıt maalesef ülkemizde kültür-sanata verilen değerin ölçütüdür. Bir tarafta 1930'larda müzeciliğinin 100.yılına giren, dünyadaki önemli eserleri diğer devletlerden önce kapmak için çalışan ve müzelerini İngiltere, Fransa, Amerika müzeleri seviyesine getirmeye uğraşan bir Almanya ve diğer tarafta Pergamon'daki eserlerin çoğunu gereksiz parçalar olarak nitelendiren, daha kendi vatanındaki eserleri koruyamayan zayıf bir Osmanlı...


Yine bu yılın şubat ayında mevcut İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Zeus Sunağı'nı anavatanına getirmek için ilgili bakanlıkların temsilcileri, belediye başkanları ve sivil toplum kuruluşlarıyla bazı toplantılar yaptı. Almanların 90'larda verdiği cevaba ve yılda ortalama 850.000 kişinin bu müzeyi ziyaret ettiğine bakarsak çok zor bir iş olacak gibi. 


Umarım sadece Zeus Sunağı değil dönemin emperyalistlerince kaçırılan Anadolu'ya ait tüm eserler vatanına getirilir. Fakat mesele sadece eserleri  yurda geri getirmek değildir. Kültüre ve sanata değer veren, bir tarihi eseri gördüğünde tahrip etmeden sahip çıkan nesiller yetiştirmek zorundayız. Sabahattin Ali'nin  Sırça Köşk kitabında 1947'lerin Efes Antik Kenti hakkında söylediği şu söz çok manidardır: "Biz harabı tahripte bile üstadız, mamuru tahripte neyiz? Kıyas buyurun!"


Zamanında haksız bir şekilde bizden çalınan eserlerin sergilendikleri yerlerde kıymeti bize göre çok daha iyi bilinmiştir. Almanya ve diğer devletler bizi kıskanıyor. Doğru ! Çünkü onlarda bir Efes, bir Pamukkale-Hierapolis, bir Patara, bir Göbeklitepe, bir Zeugma yok. Olsaydı veya onları da bizden çalabilselerdi eminim kıymetini bizden çok daha iyi bilirlerdi. Bizim her şeyden önce elimizdekinin kıymetini bilen, bilinçli ve aydın nesiller yetiştirip daha sonra bizden çalınanları geri getirmemiz gerekiyor.




Hiç yorum yok

'; (function() { var dsq = document.createElement('script'); dsq.type = 'text/javascript'; dsq.async = true; dsq.src = '//' + disqus_shortname + '.disqus.com/embed.js'; (document.getElementsByTagName('head')[0] || document.getElementsByTagName('body')[0]).appendChild(dsq); })();